ne olursan ol gel, ama çok uzun kalma

mevlevi tekkesi değil canım burası

3 Temmuz 2015 Cuma

BİR ERKEĞE VURULAN YÜZ AŞK DARBESİ (7.BÖLÜM)

SANAT FAKÜLTESİ MEZUNU: MÜZEYYEN
Dini inancım yok. Batıl inanç, nazar, fal, kedi kesmek bu gibi şeyleri de iplemem. Çocukluktan beri de yakardığımı hatırladığım tek an; orta okulda okurken aynı zamanda dershaneye gidiyordum ve feci ishal olmuştum, 'Allah'ım beni bu durumdan kurtar, söz inanıcam' demiştim kendisine ve çok samimiydim, o mucizeyi bekliyordum, iyi bir mümin olabilirdim ama sürekli abdestim kaçıyordu ve olmadı. Ben de bir daha inanmayı aklımın ucundan dahi geçirmedim. Bir ergeni dersin ortasında tüm sınıf ona gülerken, zırt pırt tuvalete koşmak zorunda bırakan bir tanrı benim tanrım olamazdı. Eğer ben kahve içtikten sonra keyifle sıçamıyorsam, benden nasıl inanma mı beklersiniz? İnanmadım ben de. Ama 'Deli Emine'ye inandım. Annem, ne zaman beni korkutmak istese, eğer kendi dediklerini yapmazsam 'Deli Emine'nin beni cezalandıracağından bahsetti. Din de zaten böyle bir şey değil mi? Üstelik bizim mahallenin tanrısı kadındı ve annem pozitif ayrımcılık yapıyor olabilirdi. Biat ettim. Tüm erkeklerin yaptığı ve benimde gelecekte yapacağım şeyi, çocuk yaşta öğrenmiş oldum. Fakat tanrının zulmünü öldükten sonra görecektik, her gün üzerimize haçlı seferi düzenleyen, cihad eden, kesip kanımızı içen kadın tanrıdan daha tehlikeliydi ve lanet olsun ki biz dervişler; üstümüzde bir bez parçası, elimizde bir yemek tası, aşkla dolu kalbimiz ve iflah olmaz sikimizle devran ediyorduk. Ben 'Deli Emine'nin sokağından geçtiğimi hatırlamam. Müzeyyen'in evinin önünde en az üç bira içmeden yukarı çıkmışlığım yoktur. Yıllarca hayalini kurduğum 'sex, drug, alcohol' dolu bir hayat üç kat yukardaki teraslı evin içerisinde beni bekliyor fakat ben her seferinde 'karım beni aldatıyor galiba' tedirginliğiyle eve giren koca olmaktan kendimi bir türlü kurtaramıyorum. Haklı sebeplerim de var, haksız da sayılmam. Birincisi Müzeyyen'in kalçaları, ikincisi beyni. "Yapma artık, onlar benim müşterilerim" lafını duymaktan bıkmış haldeyim. Sırf bu yüzden makul, mantıklı bir cevap verebilmek için eve girdiğimde Müzeyyen'in kalçalarına bakmadım. İçerde bir kız acı içerisinde ağda yapıyor, bir hıyar gitar çalıyor, bir başka hıyar kendi kendine gülerken cigara sarıyor, bir teyze ağlıyor ve tualin arkasında durduğu için sadece saçlarını görebildiğim Müzeyyen duyduğu seslerin kendisine hissettirdiklerini resmetmeye devam ediyordu. Elinde ufak rakısıyla içeri giren, işinden çıkıp sevgilisinin yanına gelmiş ben doğal olarak bir sanatçıya malzeme sunmayacağım için hiç dikkatini çekmedim. Koşarak kendimi terasa attım ve hemen horon oynamaya başladım. Çünkü en önemli aşamayı geçmiştim: Müzeyyen'in kalçalarını görmemem lazım. Rakımı da içerdeki ortama hiç dahil olmadan içecektim. Çünkü belli bir süre sonra her şey birbirine giriyor. Saran çocuk ağda yapmaya, teyze gitar tellerine sürtünürek orgazm olmaya, Müzeyyen bana "Sanat, yaratıcı düşünce, özgür bilinç harika" filan demeye başlıyordu. Ama mutfağın terasa açılan kapısını içerden kilitlemek, muhtemelen benim işimdi ve "Hangi piç kurusu..." diye söylenmeye başlayacakken sustum. İçeri girdiğimde yaşanacaklar hiç değişmiyordu: Biz Müzeyyen'le kavga edecekken, ben tam böyle kafamı duvarlara vurup kendimi parçalara ayırmayı ve böylelikle bu boktan yaşamdan kurtulmayı umarken, başka insanların gözü önünde sevişen, boşaldıktan sonra alkış yağmuruna tutulup, Müzeyyen bana masaj yaparken, hıyarın birisinin uzattığı cigarayı içen, kızın birisinin ağzıma koyduğu meyveleri yiyen şeker gibi bir adam olacaktım. Bu yüzden terastaki saksılar için koyulmuş su şişelerinden bir buçukluk olanı gözüme kestim. Yarısına kadar rakıyı doldurdum, kalan yarısına da bir başka şişeden su ekledim. Meze olarakta aloe-vera, limon yaprağı, esrar ve saksılarda başka ne varsa koparıp karıştırdım; köpek maması kabına koydum. Çişim geldiğinde de terasa işedim ama komşular görmesin diye eğilerek yaptım. Bir ara Joan Baez, bir ara Tarkan ve hatta bir ara Grup Yorum dinlediklerini duydum içerdekilerin. Müzeyyen'den mesaj geldi 'Bu akşam sanat terapisi yapıcaz. Sıkılırsın sen, istersen kendi evine git' yazıyordu. Perdenin çok küçük bir aralığı vardı, oradan içeriyi görmeye çalışıyordum ama göremiyordum. Yine tek bir mum yakıp ışığı söndürmüşler, kim bilir içerde ne bok yiyorlardı. Müzeyyen'in gözleri geldiğimi görmemiş, kalçası hissetmemişti. Midem fena bunalıyordu. Mama kabına doğradıklarımı artık elimle yemekten vazgeçmiş, dört ayağım üzerine çöküp bir köpek gibi yiyordum. 'Bunu sen mi söylüyorsun, kalçaların mı?' diye yazdım Müzeyyen'e. 'Kalçalarım konuşamadığına göre?' diye cevapladı Müzeyyen. Ayağa kalktım, alt komşunun çamaşırlarının üzerine bi güzel işedim. 'Ben gelmiyorum öyleyse, sen keyfine bak canım' yazdım. Ve sanırım iki duble kadar rakı kalmıştı şişede, fondip yaptım. Terastan içeri dalmayı düşünürken, kapıyı açmamla ayağımın takılıp kendimi yerde bulmam bir oldu. Koşarak tuvalete daldım, biraz kusup rahatladım. Ne kapıyı çalan oldu, ne 'İyi misin?' diye soran. Salona geri döndüğümde herkesin çıplak olduğunu fark ettim. Ama daha da önemlisi kimsenin beni fark etmediğini gördüm. Herkes trans halindeydi ve teyze Müzeyyen'in kalçalarına öpücük konduruyordu. Tabi ki şarap içiyorlardı ve elime geçirdiğim şişeyi de bir dikişte bitirip, tekrar tuvalete koştum. Dışarı çıktığımda cigara saran hıyar kafasına poşet geçirmiş, diğer hıyar bir yandan şiir okurken bir yandan onu düzüyordu. Müzeyyen'den mesaj geldi: 'Keşke burda olsaydın, seni çok özledim' yazıyordu; bir de kalçasındaki ruj izini fotoğraflayıp göndermişti. Mutfağa girdiğimde koca dolabı bulup içinden birayı zor çıkaracak kadar flu görmeye başlamıştım. Biradan bir kaç yudum aldım ve bu duruma bir son vermeye karar verdim. Müzeyyen'in kalçasına sağlam bir tokak yapıştırmak istesem de dayanamayıp öpmeye başladım. Fakat bu pürüzler de neyin nesiydi? Tekrar tuvalete koştum, teyzenin kalçasına yumulduğumu anlayınca. Biraz daha kustuktan sonra, küvete yattım ve arada tavan olmasına rağmen yukarı doğru seslendim: "Ne geçti lan eline?"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder