ne olursan ol gel, ama çok uzun kalma

mevlevi tekkesi değil canım burası

17 Kasım 2013 Pazar

Evli bir adamın, aman evlerden uzak düşünceleri.

Ah o canına yandığımın Deryası. Ateş böceği gibi kadındı, pencereye çıkar bir bakar, bir kaçardı. Kalırdın öyle orta sahadan gol yemiş kaleci ezikliğiyle, bir daha ne zaman bakacak Derya derdin, derdim yani. Vakit akşamüstüyse güneş gözümü alırdı, hakem bir de penaltı çalmasın mı! Derya dedim, benim maaşım rakı parama zor yetiyor, sen gezmek istersin. Küstü, gol oldu, kendi kaleme attım, güneş gözümü almasaydı, belki dışarı tokatlardım. Derya dediğin hafife de alınmaz ha, Allah’ı var kocası varlıklı adamdı. Babam, ben liseye giderken, bana kızardı, ticaret yap derdi, Derya’nın kocası, Allah’ı var, götündeki yırtık donu kapalı teklif usulü ihalelerle satardı. Para dedi Derya, gönül doyurmuyor, diye ekledim. O gün kocası cumaya gitmişti, cami kapısında bekledim, imam secdeye durunca koştum gittim yanına dedim, Derya babam bana kızardı, imam tövbe dedi, günahı ne bilmem. Deli çocuk derdi Derya bunları yaptığımı duyunca, yine güldürdün beni. O gülünce ben de gülerdim. Derya derdim, kadınlar kendilerini güldüren erkeklerden hoşlanır derler, doğru mu? Doğru derdi. Hemen kendimi unuturdum, aklıma kocası gelirdi. Bu kaçıncı rakım diye espri mi olur, dağ yolunda giderken! Ona bakarsan, geç oldu ben kalkayım da, bana sertleşme problemini çağrıştırıyor. Güldü Derya. Bir gün arkadaşlarla içerken bunu söyledim, Derya’nın kocası var dedim. Benden arkadaşlarına mı bahsettin dedi Derya, evet Derya, ya kocan duyarsa dedim. Kadının gözü senden başkasını görmüyor dedi, çocuklar, yalnız bu akşamüstü meselesini çözmen lazım. Çocuklarımız olunca bunu satar, sabahları da güneş gören bir daire alırız, kocandan kalan mirasla da taksi plakası alırız, düzenli akarımız olur di mi Derya! Derya akıllı kadındı, canımın içi Derya, her şeyi bilirdi de bir aldatıldığını bilmezdi, onu da ben bilirdim. Bu adam sana her bakışında manken görüyor, her dokunuşunda et, sen böyle öpülmeye layık değilsin Derya! Ne zaman boşanacaksınız? Sustu Derya, babam bazen beni yanına çağırır, kızar sonra susardı, o andan sonra ne özür dileyebilirdim, ne kalkıp gidebilirdim. Öylece kalakaldım. Yine bir akşamüstü, Derya hiç pencereye çıkmadı, ya bana küsmüştü ya da güneş gözümü alıyordu, tam hatırlamıyorum. Bakkala girdim, hoş geldin hocam dedi bakkal, gözüm televizyona takılmıştı kaleci penaltıyı kurtarınca, bir anda bağırdım, yemezler! Hoş bulduk dedikten sonra, kimin maçı o diye sordu, Derya’nın kocası. Kazananlarla kaybedenlerin. Sofrayı balkona kurdu Derya, rakımı doldururken, o yemeğe başladı. Sanki ben doyuyordum, o sarhoş oluyordu. Aniden kalkmak istedi. Babam sevdiği takım yenilince böyle yapardı, hiçbir şey söylemeden çıkar giderdi. Şaşırdım kaldım, ben dur bile diyemeden kocası tutuverdi kolundan. Vur, diye bağırdım, güneş gözünü alıyor, kesin gol olur. Çok içtin dedi, Derya. Sabah uyandığımda yatakta yalnızdım. Derya kalkmış balkonu yıkıyordu, kalçalarıyla. Keşke babam o kadar çok susacağına, zamanında bana bunu öğretseymiş, kadınlar balkonu bir fırçayla yıkar, bir de kalçalarıyla. Ses çıkarmadan yaklaştım, sarıldım Derya’ya, kocası uyuyordu, irkildi Derya, önce kocasının gerçek bir erkek olduğunu düşünüp, sonra gerçek bir erkeğin ona sarıldığını fark edip irkildi Derya. Ne zaman boşanacaksınız? Sustu Derya, babam lafa girecek oldu, hiçbir şey söylemeden çıktı gitti. Aslında evlilik istemedim ama iyi insandı, neyse ki çocuk yok. Derya çocukları çok severdi, olsa da olmasa da severdi, babam bana hala soğuk havalarda kalın giyin der, o da beni sever. Sizin niye hiç çocuğunuz yok, problem beyinde mi diye sormuşlar. Problem beyinde Derya, her şeyi önce kafanda bitireceksin, sonrası çorap söküğü gibi gelir. Bir gün çorabın kaçmıştı Derya, bir gün de rüzgardan eteğin havalanmıştı, bir gün tatildeyken hatırlıyor musun, nasıl da yanmıştı göğüslerin de akşam krem sürerken sevişmek gelmişti, tüm mutluluklarımız bende hazır Derya. Kocası balkona çıkıp derin bir nefes alıp, oh çekti, içerde bunalmıştı zavallı. Şu egzost dumanı, şu asfalt sıcağı, çöp kokusu da olmasa haklıydı bunu yapmakta. Peşimden Derya geldi, elinde meyve tabağıyla, içeri girmesini söyledi kocası. Kirazın birini ona yedirdim, diğerini ben yiyecektim, o kadar güzel yiyordu ki ikinciyi de ona yedirdim. Kocası yine oh çekti. Peşinden içeri girdim. Abdest almadığımı kimse bilmiyordu, zaten gece yatmadan yıkanıp yattım, bir kelime dedi tam anlamadım, sanırım kamyon devirmekten bahsetti, her gece susurluk ayranı içersen olacağı da bu zaten dedim. Gül gibi kadın yanında yatarken sen osura tıksıra uyursun, ah benim öyle karım olacaktı diye de içimden geçirdim, Derya’nın kocasına. İmam namazdan sonra peygamberimizin sahipsiz kadınlara nasıl yardımcı olduğunu anlattı. Akşam eve giderken bakkaldan ufak rakı aldım. Karımı çok seviyormuş gibiydim. Bir ufak rakıyı içtim. Karım yatmıştı. Dişlerimi fırçaladım. Belki Derya’nın siluetini görürüm diye balkona çıktım, üçüncü sigarayı küllüğe bastım. Karım kalktı, uyumayacak mısın diye sordu. Uyumayacak mısın, yemeyecek misin, gelmeyecek misin, gitmeyecek misin? Hayır. Sen bilirsin. O anı bekliyordum, kızgın kırgın küskün de olsan bir arkadaşının cenazesinden sonra, yine kırgın küskün her neyse olduğun bir arkadaşın rakı içek mi der de, hayır diyemezsin ya, o anı bekliyordum karıma açılmak için. Her evlilik biter Derya, artık bir başkasını seviyorum dedim. Önce öylece kalakaldı. Elini tutup bir iki cümle daha etmek istedim ama yapamadım. Meyhaneye. Arkadaşlar sağ olsun, çok yardımcı oldular, biri nasıl boşandığını anlattı, öteki evlilik teklifinin güzelliğini, güldük ağladık filan. Eve döndüğümde Derya ağlıyordu, karım onu teselli etmeye çalışsa da, bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. Her evlilik biter dedi karım, artık başkasını seviyor. Öylece kalakaldım. Elimi tuttu Derya, özür diledim. Karımın gözünden yaşlar süzülüyordu. Sonra ne olduysa affediverdi. Hamileymiş. Mutluyduk. Ah o canına yandığımın Deryası, karım kadar güzeldi, ama yukarda Allah var, kocası beş para etmezdi. Kızımız olunca ismini Ateş koydum, babamın bana niye Derya adını verdiğini, o zaman anladım. Sabahları da güneş gören bir eve taşındık. Şimdi de Sevda var ikinci çocuğu düşünüyoruz, karım da kabul etti, adı Kınalı, Kınalı keklikten geliyor, henüz bir haftadır evliyiz.

31 Ekim 2013 Perşembe

Bazı Kadınlar

Bazı kadınlar vardır, isimli yazıma, yazıya başlamadan önce gözüme takılan ve motivasyonumu dağıtmasına izin vermediğim güzel kadını es geçerek başlıyorum. Bazı kadınlar ve başka bazı kadınlar da vardır. Bağzımız da maalesef erkeğiz. Tam olarak düşündüğüm giriş bu olmamakla birlikte, girdim girişicem kendim zor tutuyorum. Bazı kadınlar vardır, isimli yazı, o bazı kadınlardan bir tanesine yazılmıştır. Çünkü bazı kadınlar derken daraltılarak anlatılmaya çalışılan zümre, kesin bilgi olmamakla birlikte, zannımca milyonda bire filan tekabül etmektedir. Tersine bir okumayla bağzı kadınlar yoktur sonucu çıkabilir. Bazı kadınlarsa gerçekten yoktur. Bazı kadınlar yoktur, yok olmalı, yok edilmelidir. Bu yüzden fotoğraf sanat değeri taşısın ya da taşımasın fark etmez, yok edilmelidir. Çünkü o gülüş, yazıya başlamadan önce göze takılan güzel kadının, en fazla vitrinde görülen bir masa kadar beğenilmesine ve fakat ben ağacı üstünde yazmak için değil, gölgesinde nefes almak için istiyorum, şairane zırvasına götürür. Bazı şiirler vardır. Bağzı şiirler vardır: Fener, Karadan ayrılanın da, Toprağa kavuşanın da, Yolunu aydınlatır. Alayının… Bazı geceler vardır. Bir kadını o kadar çok seversin ki, öpmek basit kaçar. Öpmez kaçarsın bazı geceler, öpemeyecek kadar çok seversin. Dokunmak günahtır. Bazı geceler yoktur, bağzı geceler. Bazen öpmediğine mi yanarsın, bağzen fotoğrafını görür, gölgesi düştüyse icra edenin erkek mi değil mi diye baktığına mı ! O erkekse erkekliğimden utanıyorum, aymazlığın da vardır senin. Bazı kadınlar vardır, bağzı geceler, belli özlemlerle, bitiremeyeceğin cümleler yazdırır. Bazı hakikatler de vardır, ki, ulan hakikat senin bağzın mı var, diye sormadan edemez insan. Ben ki yıllardır seni özlüyorum, sen yaşadığım kasabaya gelip benim şehre indiğim gün o geceleri sadece ışığını gördüğüm fenerin önünde fotoğraflanmışsın, gölgeye bir an baktım evet, başlamadan önce kadına baktım fakat, bağzı kolay yazılanlar vardır, bazı yazılamayanlar. Bazı kadınlar vardır, bağzı bağzı yazılanlar. Bazı kadınlar yoktur, bir de yazılamayanlar.

30 Mart 2013 Cumartesi

bir kadına söylenmişler

veriyim yalnız ben zor sorulara cevap vermekte hep zorlanan bir öğrenci oldum hocam. okul hayatımda sadece bir kere teşekkür aldım, bir çok kere disipline gönderildim. galiba bu yüzden bir türlü düzen içerisinde olmayı başaramadım. ya da sırf bu yüzden biraz ergen kaldım. ergenlik dönemi yaşandığı zaman içerisinde zor bir dönemdir diye bilirim. ama benim gibi bazıları o ergenlikten sonra ki aşamaya geçmeyi biraz zor başarır. daha doğrusu geçer başarılı da olur hayatta, ama bazı konular var ki orada tam bir ergen tavrı takınır. ben biraz böyle bir adamım güzel hocam. mesela trabzonspor yenildiği akşamlarda insanlarla görüşmediğim, telefonlara bakmadığım filan olmuştur, olabilir, olacaktır. sevdiğim şeyler konusunda biraz takıntılıyım yani. mesela filmim istediğim başarıyı yakalayamadığın da acayip mutsuz olurum, dünya yansın herkes ölsün isterim. neden derim kendime, nasıl olur da başarısız olurum. egom sevgili hocam başarısızlıkta tavan yapar, "en iyisi benim" olurum, ve bir bok olamadığımı söyler içimden bir ses. nefret ederim bilmem anlatabiliyor muyum? kaçmak isterim, kaçak mahkum edildiği yerden gidendir, bu yüzden kaçamam, ailemden kaçamam mesela trabzonspordan da ve tabi ki sinemadan. ve kaçmakta istemem, çünkü onlarla çok mutluyum. çünkü onlar olmasa hayat ne kadar boş olurdu? onların olmadığı bir hayata çok ağır bir küfür yazardım şu an ama o küfrü senin okuyacağın bir yazıya yakıştırmadığım için yazmıyorum. sen et o küfrü benim için sayın hocam. sonra bir sakinleşme olur ben de. bir kendine gelme. mesela annem ya da babamla tartıştıktan sonra gidip onları kocaman öpmek gibi. trabzonspor maçını izlerken bir adam düşün mesela, o adam sanki takımın hocası gibi bağırıyor, anlatıyor, gösteriyor televizyonun karşısında. sinemayı bırakmak geçti içimden, dönerim doğduğum yere bir meyhane açarım, öyle yaşar giderim filan dedim kendime. eminim ki öyle de mutlu olacak bir adamdım. ama sinemayı bırakamayacak kadar çok seviyorum, ve bir şeyi bırakacaksam bunun bir başarısızlıktan sonra olmasını kabullenemem hocam. sorunun cevabına gelince ben sadece sevdiklerime küserim, ama uzun sürmez, çünkü ben sevdiğim şey ne olursa olsun ondan vazgeçemem. seni de diğerleri kadar çok seviyorum. hatta bazen hepsinden çok. bunlar zaten az çok bilinen şeyler, sen beni sevicen mi onu söyle ?

5 Mart 2013 Salı

bazısı var

Bazısı var, düşünüp, yazıyorsun. Gün doğuyor. Kiminin mezarına gidiyorsun. Anne kokuyor. Çöpü alıyor, Akşamüstü kapıdan. Bazısı var, düşünüp, duruyorsun. Aklın almıyor. Beş parmağın beşi bir değil ya, Anne, Öğretmen, Sevgili, Herhangi Biri. Hepsi var. Var da olacaklar. Doğduğu gibi batıyor. Gün gibi aşikar, Anne ağlıyor. Birkaç kelam edesim var kendisiyle, Öğrencinizim ben hatırladınız mı, İlk sevgilim sizdiniz. Biliyorum sizin için sıradan artık. Beni siz eğittiniz, Ama siz müfredat da ki sansürlenmemiş masaydınız. Ben herhangi bir öğrenci, herhangi biri. Gün doğuyor. Doğsun diyebileceğimiz tüm güzelliklere gebe, Lakin gebe kalmak isteyeceğimiz tüm güzellikler; 8 mart dünya emekçi kadınlar günü kutlu olsun. Bazısı var, düşünüp, yazıyorsun.