ne olursan ol gel, ama çok uzun kalma

mevlevi tekkesi değil canım burası

29 Mart 2010 Pazartesi

avm'de ki kadına mektup

sayın bayan,

düşüncelerimden dolayı beni suçlayamazsınız, sayın bayan. düşünce suç değildir, sayın bayan.

bedenimin, beynimden bağımsız olarak verdiği tepkimeler, suç değildir. ben, sizin, o diz kapaklarınızın hemen üstünden başlayarak, dalgalanan ve kalça kısmı dar eteğinizi, ne niyetle giydiğinizden dolayı, sizi suçluyor muyum ? peki ya, deri çizmelerinize ne demeli, iç çamaşırınızı düşlersem bunu suç sayarsınız, o yüzden bahsetmeyeceğim, sayın bayan, ama göğüs dekoltenizden de bahsetmeden geçemeyeceğim, ben, sizin, insanlara iyi-kötü ayrımı yapmaya götüren, bahar geldi mi, çiçek açan, yaz eriklerinizden, bunların insanlara düşündürttüklerinden dolayı, sizi suçluyor muyum ? düşünce suç değildir, sayın bayan. düşüncelerimden dolayı beni suçlayamazsınız, sayın bayan. bütün gün, sizi düşündüm durdum, sizinle ilgili çok ayıp oyunlar kurdum, ama unutmayın ki, beni suçlayamazsınız, sayın bayan. bir sevgilinizin, eşinizin, aşık olduğunuz bir adamın olması, umrumda bile değil, bugün, sizi istediğim kadar, istediğim şekilde düşleyebilirim. belki de, bütün günü, hiçbir şey yapmadan sizi düşleyerek geçirebilirim. kırmızı rujunuzu, biraz abartısız buldum. buldum, kırmızı rujunuzu biraz daha sertleştirerek başlayabilirim, hem o süt beyaz teninizde nasıl da güzel ortaya çıkıyor, burnunuzun altında ki, çenenizin üstünde ki, başlı başına bir kadın olan dudaklarınız.

sayın bayan, sayın bayan, yalvarıyorum, ne olur siz de beni unutmayınız. biliyorum, pek düşünülecek bir vücuda sahip değilim ama, siz de benim düşüncelerimi düşününüz, böylece suçlanacak biri varsa ben olurum. hatta, yoluna kurban olurum, merak etme sen, sayın bayan.

sayın bayan, siz bu mektubu okuduğunuz sırada, ben, avmde, cafelerin olduğu katta, ortama en hakim masaya oturma cesaretini gösterip, utangaçlıktan pısmış, başımı öne eğmiş, tırnaklarımla oynuyor olacağım, ama mavi gözlerinizi görünce her şey değişebilir.

bunları teker teker düşünüyorum, beni suçlayamazsınız, düşünce suç değil, sayın bayan.

12 Mart 2010 Cuma

kadınlar günü

Dünya halkları ikiye ayrılır, erkek halkları ve kadın halkları, kadın halklarına hak verilmediği için, kadınlar bir hak arama mücadelesine girişmişlerdir, bunu kendilerine hak gören erkekler, mücadele etmek bizim işimiz, elinin hamuruyla erkek işine karışma single’ını piyasaya sürdükten sonra en çok dinlenen albüm olmuştur, öyle ki kimi kadınlar ilerleyen yüzyıllarda bu şarkıyı diline dolamıştır (bkz. Kadın ve aileden sorumlu devlet bakanı Selma aliye kavaf)

Tabi durur mu kadın halklar, çekmişler kendilerine çekilen kılıcı, tabancayı, tokadı, küfrü sineye, çocuklarım var, ben bunları büyütenim, günü gelir, senden de hesap sordurturum demiş kimileri, kimileri de önüme kıvanç tatlıtuğ koysanız, ben bu lokantanın yemeğini yemem, bile demiş.

İşte böyle diyenler, sen kalk bir gün başkaldır devlete, devlet dediysek, babasına saygısı olmayanın, devletine saygıyı olur mu? Bugün kızını dövmeyen, yarın dizini döver demişiz. Yani, ana-oğul bir olsanız da benim kutsal ruhuma asla, sahip olamayacaksınız demiş. Yahu neden bütün peygamberler erkek, demişler, kadınlardan bahsederken. Devlet dediysek, bunların toplamı ediyor işte.

İşte bu kadın haklarını arayanların aradığı haklar, bir yerde de o devlete başkaldırmakmış, onun içindir dünya kadınlar günü, tekrar dünya emekçi kadınlar günü olarak bahsedilmek durumunda kalsın medyada, medya dediysem kadın haber spikeri de etek giydiyse tadınmaz yenmez yani, yani devletimiz ne yapsın erkek halkımız, kadın halkımızın bir bireyine hem de haber sunarken, yani cinsel dürtüler diyorum, aman benim karının cinsel dürtüsü olsa onu öldürürüm.

Ama benim içimden geldi lan, dünya emekçi kadınlar günü, bugün de kutlu olsun.

Not: bu yazıyı yazmama sebep, çocukken annemin katıldığı günlerde, kadınların çok olması, hatta hepsinin onlardan olması, onların sıkıntıları yakından dinleme fırsatı bulmuş olmamdır. Anne ne yaptın bana ya.

Kadinalkolgodard,blogspot,com

7 Mart 2010 Pazar

ahlaksız komedi

kendi derdine düşmüş bir insan, ne kadar farklı bir durum karşısındadır, diğer insanlardan, onun derdi insani değil midir yoksa, yoksa cismani ve ruhaniden ziyade anlayamadığımız birşey mi vardır onda, evet şu an kendisine soru sormuyorum, kendi kendime konuşuyorum.

evet şu an, tam da bu yazıyı niye yazdığımı düşünüyorum, güzel bir kadın geliyor aklıma. aklım güzel kadın, kadın aklım, aklımı aldı, kadın, güzel mi ne, evet evet güzel, benimle tavla oynar mı acaba.

ahlaksız bir teklif değil bu, komedi olsun, öyle gülelim eğlenelim, beni şu an hangi ruh haliyle yazdığımı, olayları hangi mantıksal süzgeçten geçirdiğimi, anlamak için gereken tek şey: işte bunu söyleyemem. çünkü suçu ve suçluyu övmek olur, yani bir insan mevcut huhuktan memnun değilse, doğruluğunu sorguluyor, ve işte falan filansa, ona göre o "suç", suç değilse, yamişim öyle hukuğu deme hakkı olmalı mıdır? bunu düşünürseniz, hukuğun aslında, öyle dile aldığımız kadar kolay bir kavram olmadığını, ne kadar zor oluşturulabilir bir pratik olduğunu, yani bir hukuğumuz oluşsaydı sayın bayan, biliyorum zor, zor kullanmakta pek etkili olmaz diye düşünüyorum, öyleyse sizin dünyanızda var mıyım-yok muyum, sen ne diyorsun sevgili dersem hoş olmaz, sayın tanrım, hangi kutuyu açtırayım ?

ben böyle halimden memnun yaşayıp giderken, gitmek mi ? hehe o kadar memnunum ki halimden kalkıp gidesim yok, ya nereye gidicem, her zaman takıldığım barda, bi iki bi şey içip eve dönmek, bi arkadaşla görüşüp muhabbet etmek, bakkala gidip bi iki bira mı alsam, ben en iyisi ana-baba evine döneyim, ama orası da çok uzak.

ışınlanma olsun lan artık, yoksa zaten çok kuşatılmış bir dünyada yaşıyoruz, iyice insanlar birbirini göremeyecek, iyice görememek, pek iyi birşey olmasa gerek tıp dilince. gerçi dengesiz bir arkadaş, gecenin bir yarısı yatak odasına da ışınlanabilir, yazık değil mi o arkadaşa ?

ben brad pittle angeleina jolienin yatak odasına ışınlanırım, hatta nişanlanırım o odaya, nişan alırım hatta. ulan sen koskocaman brad pittsin, kadın, istesen kadın, para istesen para. ne istiyosun lan angelinadan, ne istiyosun lan hayallerimizden, senin yaptığın suç benim hukuğumda, o beni evlat edinecek, sonra sansasyonel bi aşk başlayacaktı aramızda. şimdi sen varsın, olmaz bu. aslında brad pittin koynundaki hatunu aldı, fena bi hava atma durumu değil, ama beni gören bunu başarabileceğime inanmaz, sen olmasaydın, angelina bu halimi görecek, bana acıyacak ve evlat edinecekti. sana son bir sözüm var brad:

sana çekerim ışın kılıcımı,
alırım angelinanın nişanını.

şimdi kalkta bir yerden, bir yere git. aklıma gelenler, başıma gelseydi. ben onu hiç o hüzünlü ifadeyle kullanmazdım. çünkü benim aklıma hep güzel şeyler gelir. benim aklımdan iyi hiç eksik olmaz. iyice göremeyenleri de anlamam, iyi bir hukuğumuz vardır. hep iyi halden cezasını indiririm keratanın, ama brad seni asla affetmiycem. tom'a da gıcığım zaten, hadi angelina neyse de penelope'den ne istediniz lan. çete misiniz lan siz, bizim verdiğimiz vergilerden zengin oldunuz lan, bırakın bari güzel kadınlar bize kalsın lan. hadi sizi geçtim bir de sizin gibi olmaya çalışan onlarcası çıkıyor hayatta karşıma, dünyayı dünyamızı ele geçirdiniz lan, ama, gün gelir devran döner, sonra yine geri döner.

kendi derdime düştüm, ama son olarak penelopeye yazdığım şarkıyı okumak istiyorum, siz de, sen de yaz yaz yaz, şarkısı gibi okuyunuz:

neden senle hiç durmadan sevişiyoruz ki biz,
bile bile üstüme çıkmaya ne hakkın var.
neden dostça ve insanca sevişemiyoruz ki biz,
bunca yaşanmış fantezinin hatırı var.

eğer her gün bu orgazm,
eğer her gün bu çığlıklar,
eğer her iliğimi kemiğimi sömürürsün sanıyorsan,

sende yaz yaz yaz bi kenara yaz,
oynadığın filmleri,
rol yaparsam çık karşıma,
göster memişlerini,
belki zamanla dikelirler,
teker teker okşamaktan,
anlarsın ki,
erdalsız geçmiş bunca zaman.

saygılar. muck cnm