ne olursan ol gel, ama çok uzun kalma

mevlevi tekkesi değil canım burası

6 Temmuz 2010 Salı

dokunmatik

yok teknolojiden bahsetmeyeceğim, yeni bir ürün sunmuyorum piyasaya, aynının yeniden sunumunu yapıyorum sadece, arabeske olan gönül bağım, bundandır belki de, belki de kaybedeceğini bilmektir insanı arabeske sürükleyen ve işte bunun içindir ki hepimiz çok fazla duysak bile, yer yer çok severek dinleriz arabeski.

teknolojik bir dokunmadan bahsetmiyorum elbette, çünkü o kesinlikle "i-phone", yani kapitalistte olsa onu bize kazandıran, hayatımızı kolaylaştırıyor. elbette burada kapitalizm olumlaması yapmıyorum, şöyle de düşünebiliriz, mübah mıdır bilemem ama düşünebiliriz, bizim de varacağımız yer için kapitalizme ihtiyacımız var. en nihayetinde o teknolojik olgunluğa hizmet ederken, uğrayacakları hezimetin farkında değiller.

kelimenin birinci anlamıyla dokunmaktan bahsediyorum, acı ve gerçek olan dokunmaktan, acı olan kısmı bana ait, gerçek olan kısmı sana. yani elbette ki bir kadının bir erkeğin ona dair ne hissetiğini anlamama ihtimalinin ne kadar düşük olduğunu çok iyi biliyorum. ve ihtimallerin yok edilemsi saçmalıklar olduğuna inanmaya başlayıla da çok olmadı.

işte hayat böyle gelişirken, sen bana dokunduğunda, şunu sen de çok iyi biliyordun ve hala çok iyi biliyorsun, "bu adam şu an ona bir kadının dokunduğunu hissetti ve ben üstüne gittim bir kere daha dokundum", o da şunu çok iyi biliyor, "şu an onu dudağından değil, yanağından da değil ama ikisinin arasında bir yerden öptüm..."

ne oldu, binlerce kadın ve binlerce erkek birbirlerine dokundu, i-phone'un dokunmatik ekranlarında, aşk aşktı hacı, öyle sevdiler, öyle sevildiler, ama öyle sevişemediler, bir tek işin özüne varamadılar. vardıkları da oldu elbet, dokunmatik değildi aşkları, aşkla dokundular birbirlerine.

ben de öyle bir bir biribirilerine bakar bakar dururken, neyi gördüm biliyo musun, ancak kusura bakma yanlışlıkla dokundum diyebilirdim ellerine, bir hayalde bile. ve sen tüm kadınlığınla benim seni sevdiğimi bildiğin hallerde bana dokundun.

işte bir gün bu da bana dokundu kaldıramadım canım, dedim ki eyvallah öyle ya da böyle birbirimize dokunuyoruz, ama bu dokunulmazlıkları kaldıramazsak, ne ben suçlu olacağım ne sen özgür

şimdi etinin etime değmesinin değil, ama yine de etinin etime, gözünün gözüme, ruhunun ruhuma dokunmasının değil, arada ki dokunulmazlıkların kaldırılmasının peşindeyim, dokunmatik değilim, ama dokunursan da, sevdiğim bir dokunuş biraz dokunsun istiyorum, hünerli değil ama samimi ellerimizle.