ne olursan ol gel, ama çok uzun kalma

mevlevi tekkesi değil canım burası

23 Mayıs 2015 Cumartesi

Bir Erkeğe Vurulan Yüz Aşk Darbesi (2.Bölüm)

DERYA

Kimilerinin egosu çok büyüktür, ele avuca sığmaz. Bildiğin zenci şeyi gibidir. Benim egomsa küçüktü. Neyse ki Derya, mutasıp bir ailenin kızıydı ve bunu sorun etmedi. Ta ki "Babam, Allah'ın izniyle siz de evlenin" dedikten sonra benim, "İzin verir mi ki?" cevabımı duyana kadar. "Vallaha Allah'a demedim, baban izin verir mi?" diye sorsam da kaçınılmaz son giderek yaklaşıyor, Derya her gün benden biraz daha uzaklaşıyordu. Ona göre ben artık, "Bencil, egoist, sadece kendisini düşünen, başkalarının değer yargılarına hiç önem vermeyen, bir de üstüne kendisine demokrat diyen.." Derya'nın lafını sadece ona sevgi sözleri söyleyeceğim zaman yarıda keserdim. Bir keresinde "Dünya güzel ama" diye lafa girmişti. Yine Çepraz'dan bahsedecek sanmıştım. Altı ay önce Çipras dedikleri adama, bugün nasıl Çepraz dediklerini hala anlayamam. Konu uzamasın diye "Sen daha güzelsin" demiş ve lafını yarıda kesmiştim. İşe yaramıştı. Derya "Allah şahidimdir ki, seni seviyorum" demişti. Kendimi tutmuş, "En az iki şahit olmadan bu nikah kıyılamaz. Arabistan değil kızım burası. Öyle olsaydı benim de, dört tarafım derya deniz olurdu" dememiştim. Benim bunları demediğimi duyunca, beni ilk kez yanağımdan öpmüştü Derya. Eğer iyi bir strateji belirlersem konuyu değiştirebiliyordum.  Lanet olası stratejik yanılgı ya da bilmiyorum biraz da algıda seçicilik. Tüm söylenenleri bir kenara bırakmış ve sormuştum: "Egoist derken, neyi kastediyosun?" Lafını, bugüne kadar ilk defa ona güzel bir söz söylememek için kesmem Derya'yı biraz şaşırtmış, biraz üzmüş, ama en çok sinirlendirmişti:  "Sadece kendini düşünüyorsun" dedi. Doğrusu, ben de kendime hakaret edildiğini düşündüğüm için sinirliydim ve Derya'nın bu cevabını o an hiç dinlemedim, biraz da kabalaştım sanırım: "Lan ne gördün de, ne konuşuyon!" dedim. Soğukkanlılığını kaybetmiş bir erkek, ya kaybeder ya da kaybeder. "Ne diyosun sen be!" dedi Derya. Elim ayağıma dolandı. Lafını unutup, izleyiciye çaktırmadan, ya sahne arkadaşlarım ya da reji duruma el atsada beni kurtarsa, diye bekleyen oyuncunun o, kısa ama saatler süren tedirginliğini yaşadım. Reji yardım etti. Aklımı sikiyim: "Dinimize göre biz evlenemeyiz" İlaç olsa bilerek kendi içkime atar, oracıkta bayılır kalırdım. "Ya ne dini, ne dediğinin farkında mısın, bi kere namaz kılmışlığın mı var, ne zaman kahvaltıda buluşsak leş gibi rakı kokuyorsun, bi gün oruç tutmuşluğun mu var, ben seni tüm bunlara rağmen sevdim. Babama bi kere olsun 'inanmıyor' demedim" Dedi Derya. "Ya ben o dinden  mi bahsediyorum. Ben dinimiz islamdan bahsediyorum" Derya ne olur soru sorma, bana öyle bakma, bildiğim tek şey, peygamberinizin "yanınıza 'bilmem ne' ağacı alarak savaşa giderseniz, sağ salim evinize dönersiniz" hadisi, onu da çok saçma olduğu için anlatıyorum. Bak korkudan ağacın adını da unuttum. Sordu Derya: "Niye evlenemiyomuşuz, dinimize göre?" İyi poker oyuncuları rest çeker, kötü poker oyuncularıysa reste restle karşılık verir. "Çünkü ben kafirim" Derya, ne diyeceğini şaşırdı, samimi görünüyordum. Buna eminim. Rol yapmadığımı ve onunla evlenmek için bir engel çıkarmadığımı, aksine bu engeli nasıl aşacağımızı düşündü Derya: "İyi ya daha çok sevaba girerim" dedi. Hazır ortam yumuşamışken bir şaka patlatayım dedim: "Gusül abdesti almam ama" Derya'nın kafasında bin soru işareti vardı, binbir oldu. "Tövbe yarabbim, tövbe" Derya karşıma ilk defa güzel bir kadın olmaktan çıkıyor, yolda elele gülüşen çiftleri gören bir imamın kendi kendine yakınmalarını başkalarının da duymasını istediğini zaman ki gibi konuşuyordu: "Allah'ım sen bizi affet" O sırada üst taraftaki egom sustu ve alt taraftaki egom devreye girdi: "Yahu cima yapıcaz diyorum, zina değil. Bunun nesine kızıyosun" dedim. "Babam, izin vermez" dedi ve gitti Derya. Yıllar sonra, Üsküdar'da bir alışveriş merkezinde Semra'yla dolanırken gördüm Derya'yı. Kocası yakışıklı bir adamdı, bir de çocuğu vardı. Kocası çocuğuyla, Semra vitrinle ilgilenirken göz göze geldik. Benim gözlerimde kocaman, o'nun dudağının kenarında küçük bir gülümseme belirdi. Ben elimi sallamak için havaya kaldıracaktım ki, o bunu anladı ve kendi elini kaldırıp parmağındaki yüzüğü gösterdi. Ben de hareketimi kesmedim ve elimi sallamaktan vazgeçip parmağımda bir yüzük olmadığını ona gösterdim. Kendini tutamadı ve kahkaha attı. Kocası bu ani kahkaha karşısında önce Derya'ya, sonra Derya'nın baktığı tarafa yani bana baktı. Göz göze gelecek gibi olduğumuz anda hızla Semra'nın dudaklarına yapıştım. Semra ne olduğunu anlamadı ama mutlu oldu. Derya ne yaptı bilmiyorum. Çünkü bir daha göt korkusundan o tarafa bakamadım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder