ne olursan ol gel, ama çok uzun kalma

mevlevi tekkesi değil canım burası

29 Haziran 2010 Salı

var mısın, yoksun !

ben biliyorum zaten, hiçbir boku başaramadığımı, bir de insanlar bunu yüzüme vuruyor, çünkü insanlar iş güç sahibi, çünkü onların samimi olmadıkları ama bir titr sahibi oldukları içki masaları da var, benimse sadece kendimi sunduğum aşklarım ve benzeri, ve savunmasızca ve saldırmadan ve herhangi bir taktik geliştirmeden, top çevirdiğim orta sahalarım var. ortalama bir insanın, aşağılama ya da böbürlenme kaprisine girmeden, yürüttüğü bir pas trafiğine sahibim, gol mü atarım, hükmen mi mağlup sayılırım umrumda değil.

insanlar yüzüme vuruyor, irademi-iradesizliğimi, insanlar aynaya bakıyor, mükemmel insanı görüyor, ben aynaya bakıyorum, "insana benziyor muyum, hayır" ben mutlu oluyorum. insanlar işe gidiyor, ha işe ha çişe gidiyor, yürüyüş benden ayrı, taklit etmek istiyorum, yok olmuyor, politik yürüyor onlar, patronun yanına giderken, asistanı yanına gelirken, sevgilisine koşarken, politik yürüyor onlar, ama onların politik yürümesi günümüz popüler filmlerinde normal, bense hala daha, politik olmayan yürüyüşlere katılamıyorum, benim politikam ki kendisi çok uzun süredir var, yani ezilenin hakkını savunmak bu çağlarda anormal.

insanlar ne mi söylüyor, arkadaşın sana ne söylüyor, onun arkadaşı ona, bu ülkede kim kimi dinliyor, ortak paydalarınız olmasa, mesela bu ülke gibi. ben bu ülkeyi pekte sevmem, bu milleti de sevmem, bu milletle kardeş olan milleti de, onları ayıran kalleşleri de sevmem, bu ümmeti de sevmem, bu herşeye çözüm bulan tanrının, yarattığı diğer ümmetleride. ben arkadaşım seni seviyorum, onu da senin tüm değerlerine saldırarak ifade ediyorum ki, sen de beni sevmenin, sen de sevmenin tüm değerlerden soyut, öyle samimi öyle zor birşey oluğunu anla diye.

seninle ortaklaştığımız tek nokta ne biliyor musun, belki kadınsın bir gün bir erkeği, belki erkeksin bir gün bir kadını, belki de başka birşey, ama sen o gün, benim tüm dünyaya baktığım gibi baktın bir insana, ne ümmeti önemliydi, ne milleti, ne cinsiyeti, sen sadece sevdin o gün aslında, o seni sevdi ya da sevmedi, belki o belli değerleri dahilinde sana değer vermedi, ama sen sadece sevdin, ve günü geldi bu kadar sevmene rağmen ondan nefret ettin, seninle belki bu noktada ortaklaşabiliriz, seninle sadece aşkta ortaklaşabiliriz.

ve şimdi sen ya da diğerleri beni eleştirirken, hepsinden çok ve sahici olduğum tek noktadır aşk. bu aşk ki ona sarılırken, ikimizin değil hepimizin mutluluğu için mücadeleyle başlayacak. var mısın, yoksun !

24 Haziran 2010 Perşembe

ölücükler saçıyorum 2

komik birşey oluyor,
gülüyorum.
sonra aklıma sen geliyorsun,
ölücükler saçıyorum.

20 Haziran 2010 Pazar

aşk

bak ben bu gece de uyumadım, seni düşünmekten muzdarip,
bak ben bu gece de duyamadım, senin sesini,
uyumadım.

ben, dün gece de böyleydim, seni düşünmekten muzdarip,
ben, dün gece de duyamadım, senin sesini,
uyumadım.

sana anlattıklarım, sana bakınca çok anlamsız geliyor.
sana anlatacaklarımda.
seni anlatacaklar belki, sana bakınca çok anlamsız geliyor,
güzelliğine yapılan ve yapılacak tüm güzellemeler.
seni saramayışlarım da.

belki, bir imam
belki bir cenaze namazı kılıyor,
arapça
ne anlıyor da, hüzünleniyor bu insanlar.
belki aklıma seni düşününce bir cenaze geliyor,
ne oluyor da ölüyor,
nedir bu işkenceler.
belki imam cenazeme,
onun için rutin, sevenlerim için, husisi
bir tükürük atıyor,
nedir bu arap sabunu?
beni temizlemiyor.

işte o köpek en son cami duvarına işerken göründü
hakkınızı helal ediyor musunuz diyor imam,
ben karübeladan beri müslümanım amma böyle güzele de dayanamam.
kısmen, yalan.

halet-i ruhiyem,
ruhsuz bir gidişatta iken,
ve hiçbir şeye inanmadan,
her konuda çok fanatik iken,
günler böyle gelip geçiyordu,
ve sonrasında karşı koyamayacağım silahlarla donatılmış bir ordu,
oldu bedenin,
işte bana oy hakkı düşseydi,
bırakın tüm şehitleri, şahitleri
lütfen beni fethedin.

fabrikasyon değil
el işi sana sevgim,
ne dokudum ne işledim
ne de işleyeceğim.
el yordamıyla bu karanlıklarda
el yordamıyla sana sarılabilme ihtimali var ya

ellerim de kelepçe olma
ellerim kelepçelide olsa.

kestim attım tüm bildiklerimi
kestim attım bileklerimden gerisini
sana el sürmeyeceğim
yeter ki elimden gelmese de
bir kez sarılsam ruhuna
ve bırak, bu ruh çağıran zenciyi
bir kez sarılsın gelmeyen ruhuna.
bırak zenci kalsın, aşkı uğruna.

dün gece uyuyamadım,
sırf gündüz var diye değil,
ama gündüz de var
elbette ki gideceksin,
ben gece ve karanlıktayım.
"şimdi sen kalkıp gidiyorsun.git"
oysa gözlerine doya doya hiç bakamadım,
şimdi sen kalkıp gidemeyecek kadar uzaksın.
daha da uzaklara git,
eğer mutlu olacaksan buna da razıyım,

git.


ama bir elveda de
son kez ve ilk kez sarıl bana
sonra, sonra sen git
ben de uyuz bir köpek gibi ağzımdan salyalar akarak uyumaya çalışayım,

git ve beni
boynumda tasmamla yanında götür,
yoksa uyuyamayacağım.