seni görünce izmir geliyor aklıma,
özlüyorum,
seni.
aylardır izmiri görmedim,
seni görünce izmir geliyor aklıma.
seni görünce izmir geliyor aklıma,
kaç gündür görmedim,
seni.
özlüyorum, izmiri.
seni.
ne zaman izmirli bir kadın görsem,
aşık oluyorum,
izmire.
seni ne zaman görsem,
aklıma izmir geliyor.
aşık oluyorum, izmire.
sana.
diye bir şiir yazmıştı sevgilisini hakir gören adam. sonra bir gün sevgilisi ona halil sezai diye herkesin bahsettiği ama sevgilisini hakir gören adamın asla dinlemediği ve dinlemekte istemediği adamdan bir şarkı çaldı şarap içerken..
ve sevgilisini hakir gören adam, bu şarkıyı sadece duydu asla dinlemedi. sonrasında sevgilisi ona sarılırken aklından şu dizeler geçiyordu:
seni görünce yozgat geliyor aklıma,
tiksiniyorum,
senden.
aylardır ayı görmedim,
seni görünce ayı geliyor aklıma.
seni görünce ayı geliyor aklıma,
kaç gündür uyurken horluyorsun,
ayı oğlu ayı.
tiksiniyorum senden,
uykundan da.
ne zaman horlayan bir ayı görsem,
tiksiniyorum,
senden de.
seni ne zaman uyurken görsem,
aklıma ayı yogi geliyor.
tiksiniyorum yogiden,
senden de.
ne olursan ol gel, ama çok uzun kalma
mevlevi tekkesi değil canım burası
17 Ocak 2012 Salı
5 Ocak 2012 Perşembe
sevgilisini hakir gören adamın hikayesi
her şey televizyonda izledikleri yarışma programı sırasında başladı. kız "aşkım aşağılamak anlamına gelen deyim nedir" diye sorduğunda çocuğun gözlerinde otobüste bozuk Türkçesiyle, hafif kirli sakallı ve bağırarak telefonla konuşan adama bakışı belirdi. kız önce neden böyle baktığını anlayamadı, neden anlayamadığını düşündü kısa bir süre, sonra acaba benim soruyu düşündüğümü mü, yoksa neden anlayamadığımı düşündüğümü mü, düşünüyor diyerek çocuğun ne düşündüğünü düşündü.
her şey bundan 2 yıl 4 ay önce başlamıştı.
yani ilişkileri başladıktan yaklaşık 1 buçuk ay sonra. kız, ev arkadaşlarıyla yaşadığı sorunlar yüzünden evinden ayrılmak istiyordu; çocuk yalnız yaşıyordu. "aşkım tek başıma kiraya çıkmaktan korkuyorum, kiralar çok yüksek" demişti kız. ona önce pis mendil satıcısı bakışını atmış, sonra dayanamayıp, al şu parayı mendil istemez, deyip kendini kurtaracağını sanmıştı. ama bu sefer öyle olmadı.
her şey bundan 2 yıl 2 ay önce devam ediyordu.
"yatağa gelmeden önce yüzünü yıka dişlerini fırçala aşkım, yoksa siyah noktalar artar" bir ufak votka içmiş ve üstüne cila olarak bir bira atmış bir adama söylenmesi en sakıncalı kelimeleri bir araya getirmek demektir. çocuğun o an aklına televizyonda babası seviyor diye defalarca izlediği ve nefret ettiği, az önce de yatak odasına girmeden önce gördüğü filmi hem de defalarca tekrarlanacak dahi olsa izlemek fikri geldi. ama yapamadı. ona kumandayla kanalı değiştirirken babasının "dur, dur bu kalsın" dediği zaman televizyona dönük yüzüne adeta gözlerinden sıçarcasına tiksintili bakışıyla baktı.
ilişkilerinin ilk 6 ayı sonundaysa yaşanan olay,
sevgilisini hakir gören adam için tam bir bunalımdı. bundan 1 yıl 9 buçuk ay önce yaşandı. o akşam eve girdiğinde sevgilisini önce annesi sandı. çünkü bazı günler annesi bu hale gelir ve çocuk parti toplantısına gittiğini anlardı. belli ki o gün yine kuaföre gidilmişti, saçlar yaptırılmış ve bir de annesinin evde yaptığı makyaj sevgilisi tarafından yine kuaförde yaptırılmıştı. kırmızı elbise de cakası. çocuk şaşkın bakmaktaydı. kız mutluydu evet, çocuk bu mutlu ifadeyi anlamamaktaydı, acaba bugün birlikte gidecekleri bir düğün, bir etkinlik vs. vardı da unutmuş muydu? yoksa, yoksa, bu olamaz, sevgilisi gidip annesinin partisine mi üye olmuştu? bu soruların tüm cevabı kızdaydı. "aşkım nasıl unutursun, altıncı ay dönümümüz" dedi kız. ona, ülkene sahip çık, diyen annesinin arkadaşlarına içinden, ülkenizin amına koyim, demek isterken bir anda bunu diyemeyeceğini fark edip, şirin bir bakış atan evlat edasıyla baktı.
ilk 6 ayın sonundaki olaylar çocuğa önemli bir ders olmuş, hikayemizin başlangıcından 10 buçuk ay, ilişkilerinin başlamasından 1 yıl sonra bunu önemli bir avantaja çevirmek istemişti.
o gece her şey güzel gitti. kızın göğüs dekoltesine bakan erkekleri bile; kendisine, benim güzel sevgilim, diyerek savuşturdu. eve geldiler her şey güzeldi, salonun her köşesine 50-70 oranlarında ilişkilerinin 1 yılını gösteren fotoğrafların asıldığını gören kız ağladı, çocuk da ağladı. evde kaliteli bir şarap yanan mumlar eşliğinde içilirken, kız sevgilisinin aldığı ve çok sevdiği çikolataları yiyordu. ilişki artık belli bir yaşa geldiği için eskisi kadar çok pozisyona girilmiyordu, ama bu gece gol olup yağacağız diye düşündü çocuk. çocuk salonda kalan şarabı içiyordu. aklına orta okulda kendisini döven çocuğu, abilerine dövdürdüğü an ve çocuğun yerdeyken ona hakir bakışı geldi. kız "ben hastayım, bugün olmaz" dediğinde ona dayak yiyen orta okul arkadaşının kendisine baktığı gibi bakıyordu.
devamı sonra, gulucuk.
her şey bundan 2 yıl 4 ay önce başlamıştı.
yani ilişkileri başladıktan yaklaşık 1 buçuk ay sonra. kız, ev arkadaşlarıyla yaşadığı sorunlar yüzünden evinden ayrılmak istiyordu; çocuk yalnız yaşıyordu. "aşkım tek başıma kiraya çıkmaktan korkuyorum, kiralar çok yüksek" demişti kız. ona önce pis mendil satıcısı bakışını atmış, sonra dayanamayıp, al şu parayı mendil istemez, deyip kendini kurtaracağını sanmıştı. ama bu sefer öyle olmadı.
her şey bundan 2 yıl 2 ay önce devam ediyordu.
"yatağa gelmeden önce yüzünü yıka dişlerini fırçala aşkım, yoksa siyah noktalar artar" bir ufak votka içmiş ve üstüne cila olarak bir bira atmış bir adama söylenmesi en sakıncalı kelimeleri bir araya getirmek demektir. çocuğun o an aklına televizyonda babası seviyor diye defalarca izlediği ve nefret ettiği, az önce de yatak odasına girmeden önce gördüğü filmi hem de defalarca tekrarlanacak dahi olsa izlemek fikri geldi. ama yapamadı. ona kumandayla kanalı değiştirirken babasının "dur, dur bu kalsın" dediği zaman televizyona dönük yüzüne adeta gözlerinden sıçarcasına tiksintili bakışıyla baktı.
ilişkilerinin ilk 6 ayı sonundaysa yaşanan olay,
sevgilisini hakir gören adam için tam bir bunalımdı. bundan 1 yıl 9 buçuk ay önce yaşandı. o akşam eve girdiğinde sevgilisini önce annesi sandı. çünkü bazı günler annesi bu hale gelir ve çocuk parti toplantısına gittiğini anlardı. belli ki o gün yine kuaföre gidilmişti, saçlar yaptırılmış ve bir de annesinin evde yaptığı makyaj sevgilisi tarafından yine kuaförde yaptırılmıştı. kırmızı elbise de cakası. çocuk şaşkın bakmaktaydı. kız mutluydu evet, çocuk bu mutlu ifadeyi anlamamaktaydı, acaba bugün birlikte gidecekleri bir düğün, bir etkinlik vs. vardı da unutmuş muydu? yoksa, yoksa, bu olamaz, sevgilisi gidip annesinin partisine mi üye olmuştu? bu soruların tüm cevabı kızdaydı. "aşkım nasıl unutursun, altıncı ay dönümümüz" dedi kız. ona, ülkene sahip çık, diyen annesinin arkadaşlarına içinden, ülkenizin amına koyim, demek isterken bir anda bunu diyemeyeceğini fark edip, şirin bir bakış atan evlat edasıyla baktı.
ilk 6 ayın sonundaki olaylar çocuğa önemli bir ders olmuş, hikayemizin başlangıcından 10 buçuk ay, ilişkilerinin başlamasından 1 yıl sonra bunu önemli bir avantaja çevirmek istemişti.
o gece her şey güzel gitti. kızın göğüs dekoltesine bakan erkekleri bile; kendisine, benim güzel sevgilim, diyerek savuşturdu. eve geldiler her şey güzeldi, salonun her köşesine 50-70 oranlarında ilişkilerinin 1 yılını gösteren fotoğrafların asıldığını gören kız ağladı, çocuk da ağladı. evde kaliteli bir şarap yanan mumlar eşliğinde içilirken, kız sevgilisinin aldığı ve çok sevdiği çikolataları yiyordu. ilişki artık belli bir yaşa geldiği için eskisi kadar çok pozisyona girilmiyordu, ama bu gece gol olup yağacağız diye düşündü çocuk. çocuk salonda kalan şarabı içiyordu. aklına orta okulda kendisini döven çocuğu, abilerine dövdürdüğü an ve çocuğun yerdeyken ona hakir bakışı geldi. kız "ben hastayım, bugün olmaz" dediğinde ona dayak yiyen orta okul arkadaşının kendisine baktığı gibi bakıyordu.
devamı sonra, gulucuk.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)