ne olursan ol gel, ama çok uzun kalma

mevlevi tekkesi değil canım burası

28 Şubat 2010 Pazar

sevzeniş

sanki bir cümle bitmemişti, eksik kalan birşeyler vardı. sanki yüklem kullanmak istemiyordu, yazar, sonlandırmakla, sonlandırmamak arasındaydı. arada kalmış insanlardık, insanlık arada kalmıştı. birşeyler daha söylemeliydik gibiydi, bir şeyler yarım mı kaldı?

ve hep içinden gelenler insanın, dışından gelenler başka bir insanın ve hep bir çatışma vardı, çatışma nasıl da yalandı aslında. bir çatışma duygusu, düşüncesi vardı. duygular ve düşünceler yalandı. platonikti hümanizm, insan sevgisi de yarım kaldı.

sonra ne oldu bilemem, bilsem de söyleyemem, dedi, yazar. yazar bütün bunları yazandı. yazar bitmemişti aslında, biten insandı.

patikalar, keçi yoludur ya bulmacalarda, keçiler hiç bulamamıştır, bu sorunun cevabını, insan kadar inat etselerdi aslında, onlar da her hafta sonu (oğuz atay'a saygıyla) bulmaca çözerlerdi.

ve lütfen sigarayı daha fazla içmeyeyim, bu bir inat değil.

sonra ne oldu?
susurluktan sonra,
darbeden sonra,
olacağı varsayılan darbelerden sonra,
sahi 19 ocakta ne olmuştu?

dün volkan konak'ın programında, edip akbayram 1 mayıs marşını söyledi. tekel işçileri için ve halkımız yeterince eğlenememiş, çünkü eğlence ekmekten ve namustan ve onurdan öte bir yer edinmiş.

yüklem, yüklemem, dedi, yazar.

yazamayabilirim de dedi.

yüklediğim tüm anlamlar, tüm anlamlar ki, anlamamakta ısrar edenler var. aklıma sezen aksu'nun şarkısı geldi, bunları boşver ne haber aşktan, aslında güzel bir kadının gülümseyen bir karesi üzerine anlam yükledi yazar.

yazar da yazar hani! yazmazsa ne yazar!

aşkın anlamı yoksa, sadece bir gülümsemedir
sadece bir gülümse, sadece bir gülümsemedir.

18 Şubat 2010 Perşembe

kadın,alkol,godard.

ve aleyküm selam demeden başlıyoruz, bu ilk güncemize, ve hiçbir kimseye selam vermek gibi bir kaygı taşımıyoruz, kimsenin selamını da alacak değiliz. hiç kimsenin alacaklı olmadığı, yazılanların, borç defterine değil, gönül titreten nameler eşliğinde ruhumuza hiç değil, yazılanların bir amaç taşımakla birlikte, sadece o amaç için değil, ve amaçsızlaşan hayatlarımıza anlam katmak için de değil, ve en nihayetinde, bir nihayete varsak da, bunun da bir nihayeti olmayacağını bilerek başlıyoruz. demiştik, bloğa başlarken. hala öyle devam ediyoruz. tanımadığımız varlıkların selamını almıyoruz, ve selamımızı kimin alıp almadığına bakmıyoruz. vereceğimizi verdik, daha da vermek istiyoruz, ona buna değil hak edene saygı duyuyoruz. ve amaç edindirmeye çalışan hayata inat, kendi hayatlarımızda kendi amaçlarımızla yürümeye çalışıyoruz. sevdiğimiz bir kadın arıyor; onu tekrar seviyoruz, bir arkadaşımızın çocuğu oluyor, senin sayende okulu bitirmiştim çocuğuma hep seni anlatacağım diyor, bir arkadaşımızın çocuğu olacak; yanıma gel diyor. iki arkadaşımda bu cumartesi evleniyor. hayat böyle güzel işte. kötü şeyler de oluyor ama şimdi zamanı değil. nihayet. eğer ona varacaksak, nihayet olmuyor. ama hayat bazen öyle güzel, bazen öyle sıkıntılı bir şey ki; insan gerek hayatın dayattıkları, gerek kendi amaç edindikleri için -e nihayet demek istiyor. nihayet ?